5 Aralık 2017 Salı

Şiire Giden




Herkes dosta verdi ifadesini,
Bizimkini ülüzgara yazdılar
Sümmani

İnsana nereden geldiği belli olmayan(benim nereden geldiğini anlamadığım mı demeliyim?) bir dert çekme biçiminin, insandan taşması haline şiir diyorum ben. Çünkü ne yapsam onunla birlikte yaşayamadığım bir hâl üzre oldum ömrüm boyunca. Yalnızlık mı dersiniz, hiçbir dış etken olmaksızın insanın içinde doğan, büyüyün bir gâm/keder/kasavet hâli mi dersiniz bilmem, gerçekten bilmem çünkü tanımlamak için bir dolu kelime kullanabildiğim bu hâli bir yere oturtabilmiş değilim.
Octavio Paz’ın şiirlerinden birinde denk geldiğim bir kelime var: sunyata. Sanskritçe bir kelime. Mutlak boşluk anlamına geliyor. Hiçlik ve tükenmişlik gibi anlamlara geldiğini de okumuştum.  İlgimi çeken mutlak boşluk tanımı oldu. Sanıyorum Budist inancından kaynaklı bir tanımlama bu. Bizim dünya hayatı boştur tanımımıza yakın ama dünya hayatı ile değil de insanın ruh hâli ile alakalı bir tanım anladığım kadarıyla. Bana ne gâvurun inancından deyip çok da irdelemedim açıkçası. Ve lakin içinde kendimi bulduğum hâli tanımlamamda yer yer işime yaradığı aşikâr.
İşte bu mutlak boşluk hâli, ne yapsam içinden çıkamadığım, felaha eremediğim şu duruma çare aradım ömrümce.. Ne yapsam da varlığımı ilerlediği eksende yalpalamadan, saçmalamadan, kayda değer tutabilsem? Varlığımdan ve varlığımın gideceği noktadan yana bir şüphem yok. Bir gün gelecek ruhumu bana verene teslim edeceğim ve hesabımı vereceğim bu açık. Ama nasıl kendimi dinç ve yürekli tutacağım? 

Toprağa iz bırakmayı başaran insanlar değiliz artık. Yaşadığımız çağ bizi hızla tüketen ve yok eden bir çağ. Kendimi dinç ve yürekli tutmaktaki amacım neydi? Kaygım iz bırakmak mı? Sanmam. Adımın anılmasını sağlayabileceğim birçok şey yapabilirdim ama hiçbirine heves etmedim. Kaygım dünyaya bir fayda sağlamak mı? Hiç de değil. Çünkü kendi boşluğuna çare bulamamış bir insanım. Tek derdim ayakta durmamı sağlayacak bir meşgale bulmak. Ayakta ve dinç ve yürekli.
Benim için işte bu noktada şiir giriyor devreye. Ben şimdiye dek şiir yazdığı için mutlu olan bir insan görmedim. Şiir yüzünden mutmain olmuş bir insan da görmedim. Madem öyle hiçbir şeye ilaç olmayan şiire olan bu iştiyak neden? Çünkü şiir insanı ayakta ve dinç tutar. Çünkü şiir beni ayakta ve dinç tutuyor. Baş edemediğim ne varsa, yani gelip biriken ve beni aşan ne varsa onlara dayanmayı ve yüklerimden kurtarmasa bile onları taşınır kılmayı sağlaması yüzünden şiire yaslanıyorum. Şiir korkmamamı sağlıyor. 

Şairler de diğer insanların yaşadığı duyguları yaşıyor. Bütün mesele şairlerin bu duyguları çok yoğun yaşıyor olmaları. Sevgiyi, nefreti, acıyı, sevinci yani insana ait bütün bu duyguları normal insanlardan çok daha yoğun yaşamaları yüzünden şiiri bir denge unsuru olarak kullanıyorlar. Ya da bu tamamen benim algım. İşte yazının başında sözünü ettiğim nereden geldiği belli olmayan bu dert çekme biçimi beni şiire zorluyor. Nerden geldiği belli değil diyorum çünkü bu hâl yaratılıştan mı kaynaklı yoksa insanın yapıp ettikleriyle mi alakalı bilmiyorum. Böyle doğmuş da olsam, sonradan bu hâle bürünmüş de olsam yaşadığım ne varsa bir noktada şiire dönüşüyor. Dönüşmese beni mahvedecek biliyorum. Biliyorum çünkü bazı dizelerin peşinden koşarken çektiğim kahır tarif edilebilir değil. Bunu tamamen rahatsızlık veren bir şey olarak düşünmüyorum. Çok sevdiğim/çok sevindiğim bir durumun ertesinde de aynı şeyi yaşıyorum. Bu bazen o kadar uzun zaman alıyor ki unutmamış olmama hayret ediyorum. Bazı dizeler yaşadığım şeylerin/düşüncelerin arkasından gelirken bazıları için yıllarca beklemiş olmam hayret verici. Bunu yaşadığım/düşündüğüm şeylerin yoğunluğuna değil onları hazmetme sürecine bağlıyorum. Bu unut(a)mama hadisesi zaman zaman insana haz veren bir durum olsa da ekseriyetle delirip kurtulsam diyorum.

Biraz deli değilse insanın şair olması pek de düşünülebilir değil. Sağlıklı insan işi değil şiir. Normal bir hayat yaşamayı başarabilmiş insanların şiir tuzağına düşmeyeceklerini düşünüyorum. Ama asıl garip olan şu ki normal bir hayat yaşamayı başarabilmiş insanlar delilerin yazdıklarına/yaşadıklarına imreniyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder